Bektaşi Nasıl Olunur ? 13. yy’ da Anadolu mutasavvıflarından Hacı Bektaş-ı Veli tarafından kurulan ancak 16. yy’in başlarında Balım Sultan tarafından kurumsallaştırılan bir tarikattır. Mevlevilik gibi çok hızlı yayılan bir tarikat olan Bektaşilik 14. Ve 15. yüzyıllarda Anadolu ve Azerbaycan’da yaygınlaşan Hurufilikten ciddi manada etkilenmiştir. Hz Ali ve Ehlibeyt sevgisi ön plandadır. Osmanlı Devleti döneminde Yeniçeri ocağınabağlı olan askerler ekseri Bektaşi dergâhlarına tabi idiler. Bu nedenle özellikle devlet yönetimine yeniçerilikten gelenlerin çok olmasından dolayı devlet yönetiminde etkili olmuştur. Zamanla Anadolu, Azerbaycan, İran, Suriye ve Balkanlara yayılmış, birçok yerlerde dergâhlar kurulmuştur.
Hacı Bektaş-ı Veli “Makalat” isimli eserinde“İnsan-ı Kâmil”in özelliklerini sayar ve şöyle der:“Bir İnsan dört büyük kapıdan ve kırk makamdan geçmedikçe Bektaşi olamaz.” Dört Kapı: “Şeriat, Tarikat, Marifet, Hakikattir. Her kapıdan girişte on makamdan geçmek gerekir. Böylece kırk makamdan geçen kimse “İnsan-ı Kâmil” olur. Bektaşiliğin temeli de budur. Hacı Bektaş Veli düşüncesinde, ilk gördüğümüz şey insan ve insan sevgisidir. Din, insanı sevme, sayma ve yüceltmenin en mükemmel kurum ve yolu olarak ele alınmıştır. Böyle olunca da din, sadece kendisine inananlara değil, inanmayanlara da rahmet ve mutluluk dağıtacaktır. Bu mutluluğun dağıtıcısı “kamil insan” dır.
Bektaşilik’de Yaşam Nasıldır Kurallar Nelerdir ?
Bektaşiler birbirlerine can diye hitap ederler. Ayrıca Bektaşiliğin diğer tarikatlardan farkı dergâh içerisinde kimsenin kimseden üstün olmamasıdır.
Bektaşi olmanın ilk şartları da yukarıda da yazıldığı gibi Hz. Ali ve Ehl-i Beyt sevgisinin kalpte bulunması, bahsedilen dört kapıdan geçmeye razı ve hazırlıklı olmak ve sadece Müslüman değil tüm inanç topluluklarına karşı sadece insan olmalarından dolayı sevgi beslemek, sevgi duymaktır. Bunları kalbine yerleştiren herkes Bektaşi kapısına gidip Bektaşiliğe girmek isteyebilir.
Bektaşi olmak için atılacak ilk adım bir Bektaşi dergâhına gidip kendini tanıtmaktır. Dergâhta gelen kişi çeşitli sorgulardan geçirilir. Mesela hangi niyetle geldiği anlaşılmak istenir. Kişiliği, Bektaşilik hakkında nasıl düşünceler sahip olduğu sorgulanır. Daha sonra dergâha devam ettiğin müddetçe Bektaşiliğe girersin. Burada şöyle bir durum vardır. Bektaşilikte kimse gel seni Bektaşi yapalım demez. Devam edersen eyvallah derler, vazgeçtim dersen canın sağolsun derler. Yani kişinin kendini kabul ettirmesi gerekmektedir. Buradaki amaç, Hacı Bektaş-ı Veli’nin yukarıda bahsettiğimiz yorumlarını kabullenmeni sağlamaktır. Sair tarikatlardaki gibi nefs terbiyesi amacıyla çekilen çileler, halvetler Bektaşilikte pek bulunmaz. Eğer Mürşit artık nasip alman yani Bektaşi olmana karar verirse nasiplik töreni düzenlenir. Nasip alana kadar Bektaşilik yolundan dönebilirsin. Ancak nasip alındığı zaman yani gülbankler okunduğu dualar edildiği zaman artık nasibin o Bektaşi babasının elindedir. Baba mürşittir dolayısıyla dergâha giren müridin de öğreticisidir. Bu öğrenme süreci belki 50 yıl belki de bir yıl sürebilir. Mürit öğrendikçe ve nefsini terbiye ettikçe Bektaşilikte daha çok ilerleyecektir